ŞİİR KİTAPLARI
63'ÜN GÜNAHI NE?
Elbistan Yayınları, 2005
63'ÜN GÜNAHI NE?
Bak dört milyonun keyfine,
Altmış üç’ün günahı ne?
Sürekli aynı bahane,
Kandırın babam, kandırın.
Kimi sağdan, kimi soldan,
Her biriniz ayrı koldan.
Çok gariptir aynı telden,
Çaldırın babam, çaldırın.
Böyle gitmez devran demin,
Birleştik, bir ettik yemin.
Ayaklanırsak topyekûn,
Çıldırın babam, çıldırın.
Asefi, koyun olursak,
Uyur uykuda kalırsak,
Bölünür, parçalanırsak,
Öldürün babam, öldürün.
OLMASIN AYRIMIZ GAYRIMIZ

Elbistan Yayınları, 2006
Ülkemin insanı girsin kol kola,
Olmasın ayrımız gayrımız bizim.
Ozan'dan Aydın'dan olur mu hile,
Onlardır tutacak dalınız sizin.
Kürt, Türk, Alevi'si, Sünni'si, bizim.
Fırsatın eline verme densizin.
Fitneye, fesata bir çukur kazın,
Kalmasın ayrımız gayrımız bizim.
Birlikten güç doğar, aşılır engel,
Zalimin zulmüne takılır çengel.
Gönülden, gönüle girmeye sen gel,
Kalmasın ayrımız gayrımız bizim.
Doğruya sahip çık, yıkmaya kalkma,
Akrebe dönüşüp sen seni sokma.
Cahilden dost olmaz, kusura bakma,
Olmasın ayrımız gayrımız bizim.
Cahile uyanlar menzil alamaz,
Gerçeği bulmaya karar kılamaz.
ASEFÎ derdini kimse bilemez,
Kalmasın ayrımız gayrımız bizim.
BUNUYOM ŞİMDİ

Elbistan Yayınları, 2008
BUNUYOM ŞİMDİ
Kaşıyıp yaramı deşmeyin beni;
Volkan dağı gibi yanıyom şimdi.
Olmuşum ekmeğin esir sürgünü;
Her yanım kar, boran, donuyom şimdi.
Sanki bu dünyanın çivisi çıkmış;
Gencecik fidanlar canından bıkmış.
Sandım ki Azrail boynuma çökmüş;
Zorlayıp şansımı deniyom şimdi.
Açık cezaevi gibi yerdeyim;
Sürgün yurdu denen bir şehirdeyim.
Geçmiyor günlerim, gayet zordayım;
Kendimi doksanlık sanıyom şimdi.
Hücreyle farkı yok kaldığım yerin;
Gurbetin izleri kurşundan derin.
Keyfi yerindedir bazı beylerin;
Halimi gördükçe bunuyom şimdi.
Ne bir gazetem var ne televizyonum;
Dünyadan habersiz geçiyor günüm.
Bozulmuş düzenim, demim, devranım;
Böylesi yaşamı kınıyom şimdi.
Çok selam yolladım göçmen kuşlarla;
Hıçkırıp içime akan yaşlarla.
Asefi, derdimi dertli başlarla;
Paylaşıp birazcık diniyom şimdi.

ELBİSTAN YAYINLARI, 2010
SILAYA'MI GİDER?
Gökyüzünde kanat çırpan turnalar, Sılaya mı gider yolunuz sizin?
Kazasız, belasız uçun turnalar,
Ben gibi kırık mı kolunuz sizin?
Gidecek halim yok, gayet dardayım.
Sıladan sorana deyin burdayım.
Baharı, yazı, kışı olan yerdeyim,
Ondan mı kaçıyor dolunuz sizin?
Bizim ele gidip görürsen yâri,
Selamım, sualim iletin bari.
Kısmet olur eğer dönersem geri,
Gelip de sorarım haliniz sizin.
Herkesin vatanı kendine güzel,
Dökülse yaprağı, savrulsa gazel.
Altın kafeste kuş ah demiş ezel,
Asefi de anlar diliniz sizin.
ROMANLARI
İNSANLAR KOYUNLAR ve ŞEYTANLAR
Asef Güneşli'yi, "63'ÜN GÜNAHI NE", "OLMASIN AYRIMIZ GAYRIMIZ" ve "BUNUYOM ŞİMDİ" adlı şiir kitaplarıyla tanıdık. Kendine özgü kalıbının içerisinde, ozan üslubunu benimseyen, savunan, önemseyen ve toplumdan yana bir Asefî. Her şeyden önce Asefî'nin "Ben Ozanım" derken bu kararlılığını ve inancını yüreğinden alıp sözüne sazına yüklediğini, bu yükün ağırlığını önemsemediğini görürüz. Bu gözlemimizden Asefî'nin şiirleri bazen iğne gibi batar belki, bazen de kadife yumuşaklığında gelir, hissedilmeyebilir. Her ikisinde de saflığı, yalın ve sade üslubuyla karşılaşırız. Her şey Asefî'nin gözünde modadan, demodeden uzak, yalın ve çıplaktır.
Asef GÜNEŞLİ, "İNSANLAR KOYUNLAR ve ŞEYTANLAR" adlı roman denemesiyle karşımıza çıktığında ifadesinin değişik yönlerini görürüz. Zamana çok şey sığdırmayı, düşündüğünü ve denemek suretiyle başarabilmeyi hevesini; yaşadıkları ile yaşamak istedikleri veya yaşayamadıklarını kıyaslamaktan ziyade karşılaştırmayı çalıştığını, hesaplaşmayı değil düzenlemeyi, ortak noktayı bulmayı düşündüğünü görürüz. Yaşamından sadelik daha da soyunur Asef GÜNEŞLİ'de. Yaşadıkları ile yaşayamadıklarını kendi terazisinde tartarken mümkün olduğunca hiçbir şeyin üzerini örtmemeye özen gösterdiğini görürüz. Asef GÜNEŞLİ'nin kendi dünyasında, köy tam köydür, şehir tam şehirdir, hasretlikler daha da derindedir. O, kendi dünyasında yaşamaya değer güzellikleri, güzelliğe yakışır şekilde yaşamak ister. Köyde köylü gibi, şehirde şehirli gibi, insansa insan gibi, koyunsa koyun gibi. Yalnızca yalanlara, dolanlara, riyakârlığa karşıdır. Daha doğrusu her türlü şeytanlara, şeytanlıklara. Onun yaşamında insanların üç maskesi vardır: Birinci olduğu gibi görünen, ikincisi göründüğü gibi olan. Üçüncüsünün tarifi yok gibi. Yani şeytan, kimine göre ne ise, yani her ne ise.
Kasım 2008 Ali İhsan KUYUMCU Elbistan Yayınları
İNSANLIĞIN FAY HATTI

Yazarımız yaşadığımız çağda toplumdaki değişimi gözlemleyerek bunları başarılı bir şekilde kaleme almıştır. Bunu ifade ederken şairliğini de usta bir biçimde ortaya koymuştur. Bu eser, şiir ve nesrin başarılı bir biçimde bütünleşmesidir.
Halkımız en eski zamandan beri kendi arasında yetişmiş, duyuş ve düşünüşlerini benimsemiş; halkıyla özdeşleşmesini bilmiş; ona bir şeyler vermiş, duygu ve düşüncelerine tercüman olmuş; her kişiye değer vermiş ve onu unutmamıştır. Anadolu insanı geçmiş yıllarda başından geçenleri türküler vasıtasıyla anlatmıştır.
Yakılan her türkü aslında bir roman demektir. Türkülerde yaşanmış bir olay vardır. Türküler kimi zaman bir acı olayı, kimi zaman bir hasreti, kimi zaman bir haberi dile getirir. Anadolu insanı yüzyıllar boyu türkülerle ağlamış, türkülerle gülmüştür. Bu yüzden türküler hep var olmuştur. Günümüzde ise türkülerin yerini sanatçılar almıştır.
Ne zaman bir köy türküsü duysam,
Şairliğimden utanırım.
Şiirinin gerçeğini köy türkülerimizde bulmuşum.
Türkülerle yunmuş, yıkanmış dilim;
Onlarla ağlamış, onlarla gülmüşüm.
Türküler karşısında hayranlığını açıkça dile getiren Bedri Rahmi Eyüboğlu gibi sanatçılar Anadolu insanının yaşantısını eserlerinde dile getirmiştir. Yazarımız Asef Güneşli (Ozan Asefî) eserlerinde bu toprağın insanlarını bütün canlılığı ile konu edinmiştir.
İnsanlarımızın umutlarını, beklentilerini, kaybolan kültürel değerlerini ele alırken nazım ve nesri birleştirmiştir. Şiir sahasındaki bilgi gücünü nesre başarılı bir şekilde işlemiştir. Toplumun bombardımana uğratılan moral değerlerinin yaşatılması için herkesin anlayacağı sadelikte ve bir o kadar da derinlikli, ibretlik olaylarla gözümüzün önüne getiren Ozan Asefî, toplumumuzun aradığı bilge insan özlemini de dile getirmektedir.
Bu eser aslında yaşadığımız hayatın bir görüntüsü gibidir. Bayramlarda, düğünlerde, cenazelerde, dost meclislerinde yaşanmış olan geleneklere duyulan nostaljiyi dile getirmiş; kısaca hayatımıza bir ayna tutmuştur.
Yazar toplumsal erozyona neden olan nedenleri başarılı bir şekilde öyküleştirmiştir.
Ozan Asefî'nin edebiyat dünyamıza daha nice eserler kazandırması dileklerimle.
Ökkeş YÜKSEL
Birbirinden bağımsız ele alınamayan ve birbirinin değerini belirleyen, biri olmadan diğerinin de olamayacağı kavramlardan biri de "iyi" ve "kötü" kavramlarıdır. Kalın bir duvar iyi ve kötü arasına çekilemese de her zaman insanın kendisine ve çevresine zarar vermeye yönelik bir eylem olarak ele alınmasından dolayı kötülük, insani değerlerle birlikte anılan iyiliğin karşısına çıkan, her zaman yok edilmeye çalışılan ve karşı mücadeleyi gerektirdiği düşünülen bir eylemdir.
Russell Crowe kötülüğün, özünü hissedebilen bir varlığın, başka bir deyişle acı duyabilen bir varlığın incitilmesi olduğunu söyler. Kötülüğü uygarlık olarak tanımlayan Rousseau ise, onu yok etmek için doğaya dönmek gerektiğini, zira insanın doğal olarak iyi olduğunu savunur. İnsan değerleriyle bağdaşmayan her eylem kötülük kapsamına girer. Shakespeare, insanların yaptığı kötülüğün onlardan sonra da yaşadığını, iyiliğin çok zaman onların külleriyle gömüldüğünü söyler.
Tarih boyunca iyi ve kötü mücadelesi farklı biçim ve içeriklerle kendini ortaya koymuş, yarı masalsı, yarı destansı bir dil tutturan bu kitapta da yerini almıştır. Bilhassa “Hürmetli” karakterinde cisimleşen iyilik kavramı bizlere Anadolu’da oluşan ve Türk sosyal ve ticaret hayatıyla doğrudan ilgili olan sivil toplum teşkilatlarından ahilik kültürüne ve bu kültürle bağlantılı olduğu düşünülen Bektaşiliğe dair lezzetler sunmaktadır.
Temiz bir dünya, iyi bir gelecek, korunmuş bir doğaya sahip olmayı onurlu ve insanca yaşamanın şartı olarak öne süren cümlelerin akışı, okuyucuyu kötülükle mücadelede sorumluluk hissi olmadığı ve herkesin taşın altına elini koymadığı zaman insanların birbirini yemeye başlayacağı sonucuna götürmektedir.
Her yönüyle Anadolu kokan eser, geçmişin içinde yerlere sıkışıp kaldığı modern insanda ninni etkisi yapmaktadır. Bu masalsılığı okuyan insan şehir insanıdır. Bugün, uygar toplum deyince, gittikçe doğasal yönlerini yitiren, gün geçtikçe birbirine benzeyen bina kütlelerini hatırlıyoruz; ve bu ortamda yaşayan yaratık, uygar insan! Makine homurtusu, asfalt, zift kokusu, korna sesiyle dolu kafasını bu eserle bir parça olsun dinlendirebilmektedir.
Kalemine Kuvvet yüreğine sağlık ASEF GÜNEŞLİ (Ozan Asefi) TUNCAY YİĞİT VE HASAN HÜSEYİN ÖZENİR.

Türk, Arap-İslam ve Hint-İran kaynaklı olan, aşk, kahramanlık vb. gibi konuları işleyen ve genellikle âşıklar tarafından nazım-nesir karışık şekilde anlatılan halk hikâyelerimizin edebiyatımızda uzun bir geçmişi vardır. 16. asırdan başlayıp modern bir tür olan romanın 19. asırda edebiyatımıza girmesine kadar varlığını sürdürmüştür. ASEF GÜNEŞLİ (Ozan Asefi), bu eseriyle halk hikâyesi tarzının halkın hafızasından henüz silinmediğini göstermektedir. Geçmişe duyulan özlemin yalnızlaştırdığı Anadolu insanının bilinçli bir çabadan çok bir içgüdüyle yazmak isterken biçim ve içerik seçiminde önceliği halk hikâyesi tarzına verdiğini görüyoruz. Kim bilir belki içgüdüsel, belki bilinçli olarak Asef Güneşli'ye bu seçimi yaptıran, halk hikâyelerinin edebiyatımızda yeniden etkin bir edebî tür olması isteğidir.
Ne kadar olaylar Anadolu'nun bir köyünde yaşansa da iyinin temsili Koca Seydo'nun kişiliği ve kötünün temsili Celep Hasan ile Zabit Efendi'nin kişilikleri evrensel sayılabilecek özellikler taşımaktadır. Ayrıca yerel bir ozan olan yazarımızın dörtlükleri, yereli aşan evrensel nitelikte öğütler vermektedir. Eserin aşk maceraları ile dolu olması, olaylar arasına Ozan Asefî’nin dörtlüklerinin serpiştirilmesi, olayların mantık örgüsünün idealist ölçülere göre örülmüş olması ve kahramanımız Koca Seydo’nun idealist bir kişiliğe sahip olması okura sürekli bir halk hikayesi okuduğu hissi vermektedir.
Kalemine yüreğine sağlık Asef Güneşli (Ozan Asefi) Tuncay Yiğit ve Hasan Hüseyin Özenir, den başarılar,

YORUMLAR